İsrail iç savaşa mı gidiyor?
Washington merkezli “İnsan Hakları Örgütü” Freedom House tarafından her yıl yayınlanan “Dünyanın Özgürlüğü Raporu”nda İsrail yüksek puanla “özgür ülke” statüsünde yer alıyor. Örgüt bu raporu yayınlarken İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarına yaptığı saldırıları toprak gasplarını göz ardı ederek değerlendirme dışı bırakıyor. İsrail son günlerde sokaklardaki şiddet olayları, protestolar ve tutuklamalarla dünya gündeminin ön sıralarında yer alıyor.
Tarihin en büyük isyanı.
3,5 yılda beşinci kez erken seçime giren İsrail’de, Netanyahu liderliğinde Arap karşıtı ırkçılardan oluşan son hükümet kuruldu. İsrail tarihinin en sağcı koalisyon hükümeti göreve gelir gelmez Tel Aviv sokakları sürekli protestolara sahne oluyor. Geçmişte hakkında yolsuzluk davaları bulunan Netanyahu’ya karşı her Cumartesi toplu gösteriler düzenleniyordu. Son olarak yargı reformu adı altında İsrail Parlamentosu’na (Knesset) sunulmak istenen yasal düzenlemeye karşı Ocak ayından bu yana devam eden protesto gösterilerine katılım son günlerde arttı. Yüz binlerce İsrail vatandaşı yasa tasarısının iptalini ve Netanyahu’nun istifasını talep ediyor. Geçen hafta sonu sadece Tel Aviv’de 200 bin kişi sokaklara döküldü. İsrail’in kurulduğu günden bu yana, hiç bu kadar büyük olaylar yaşanmadı ve daha önce hiç bu kadar çok insan bu kadar kısa sürede gösteri yapmak için dışarı çıkmamıştı.
Netanyahu kalkan yapmak istiyor
İsrail vatandaşlarının büyük tepki gösterdiği yasa tasarısıyla karşılaştırıldığında, “görev için uygun olmayan ulusal liderler” tanımı tamamen değişiyor. Bu itibarla, Başbakanın görevden alınması, görevlerine zihnen veya bedenen devam edemeyeceklerine dair kabinenin dörtte üçünün onayına bağlıdır. Üç yolsuzluk belgesi bulunan Netanyahu, bu yazıyı kendisine kalkan olarak kullanmak istiyor. Ayrıca yasa, Yargıtay’ın yasama ve yürütme erkleri üzerindeki denetimini de azaltmaktadır. Ayrıca yargıçların seçimi de hükümetin kontrolü altındadır. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de polisin göstericilere karşı fazla sabırlı olduğunu öne sürerek yasanın geri çekilmesine şiddetle karşı çıkıyor.
Tasarının geri çekilmesi çağrısında bulunan Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın Başbakan Netanyahu tarafından görevden alınması protestoları daha da şiddetlendirdi. New York Başkonsolosu Asaf Zamir görevinden istifa etti. Mart ayı başında Hava Kuvvetleri özel birliğinde görev yapan savaş pilotları, eğitim faaliyetlerini bırakmış ancak komutanların araya girmesiyle görevlerine geri dönmüştü. Yedek askerler bile göreve gitmiyor ve protestolara katılmıyor. İsrail medyasına göre özel kuvvetler de dahil olmak üzere yüzlerce savaş pilotu, siber ve istihbarat birimi yedeği, yedek kuvvetlerdeki binlerce asker ve subay, yasa çıkarsa göreve gelmeyeceklerini belirtti. Histadrut İşçi Sendikası’nın genel grev daveti üzerine İsrail’in dünyaya açılan kapısı Ben Gurion Uluslararası Havalimanı’nda uçuşlar iptal edilmiş, ardından birçok ülkede Tel Aviv uçuşları askıya alınmıştı.
Durum tırmanırken Başkan Herzog, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İsrail halkının birliği için, yeni düzenlemeyle ilgili yasama sürecini derhal durdurmanızı rica ediyorum. İsrail halkının tüm gözleri üzerinizde.” Beyaz Saray yönetiminin baskısıyla Netanyahu, yargı reformunu askıya almak zorunda kaldı. Ancak bu geri adım protesto gösterilerini durdurmaya yetmedi.
orduya çağırmak
Öte yandan reform paketini güçlendiren binlerce hükümet yanlısı, “Kazandığımız seçimleri çalamazsınız solcular, biz anarşist değiliz. çoğunluğuz ve kazanacağız” Gösteriye, ırkçı aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de dahil olmak üzere çok sayıda bakan ve milletvekili de katıldı. Ben-Gvir’in miting sırasındaki şu sözleri, krizin daha uzun süre devam edeceğini gösteriyor. “Bugün koalisyon liderleri toplantısındaydım ve gerçek şu ki, reform oylamasının değerli olduğunu düşündüğüm için kalbimden hükümetten ayrılmaya karar verdim. Şimdi anarşistlere teslim olmamamız gerektiğini düşündüm ve hala aynı şeyi düşünüyorum. . Dışarı çıktım ve anarşistlerin gösteriş yaptığını gördüm ve istifa edersem onlara zafer kazandıracağımı anladım. Kazanamayacaklar. Bu yüzden sadece hükümette kalacağız ve reform talep edeceğiz diyorum. On binlerce görüyorum, sessiz çoğunluk ve ben size söylüyorum, devam edin, kendinizi gösterin ve sesinizi duyurun.” Ayrıca çok sağcı gruplar Whatsapp gibi aplikasyonlar üzerinden örgütlenip silaha sarılmaya davet ediyorlar.
Riyad-Tahran görüşmeleri
İşler bu noktaya gelmeden önce Tel Aviv’in ana planı, Suriye’deki İran unsurlarına karşı -duruma göre- ABD ile birlikte büyük operasyonlar düzenleyerek ülke topraklarındaki stratejik hedefleri yok etmekti. Ancak içerideki protestoların şiddeti bir ulusal güvenlik sorununa dönüştü. Öte yandan, Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik çıkarların yeniden başlaması, İsrail’in dış politikasına değerli bir darbe oldu. Ancak büyük bir güvenlik açığı da ortaya çıktı. Ordudaki çatlaklar doruğa ulaştı. İstihbarat açıklarının ortaya çıkması endişesi de tedirginliği artırıyor. Görevden alınan Savunma Bakanı (aynı zamanda emekli bir generaldir) Gallant, söz konusu yasanın orduyu parçaladığı ve savaşa hazır olma durumunu tehdit ettiği konusunda uyardı. İstihbarat servisleri (Mossad, Shin-Bet, Aman) alarmda. İç kaosun Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere alan açtığı ve cesaretlendirdiği yönünde haberler var. Mevcut kriz ortamında İran’ın mı, Hizbullah’ın mı yoksa Hamas’ın mı İsrail’in savunma potansiyelini test edip etmeyeceği, İsrail güvenlik kaynakları karşısında büyük bir soru işareti olmaya devam ediyor. Bunun bir göstergesi olarak 13 Mart’ta Megiddo kavşağına EYP saldırısı görülüyor. Saldırının sorumluluğunu “Celile Kuvvetleri – Yalnız Kurtlar” adlı bir örgüt üstlendi. Ancak İsrail güçleri resmi olarak açıklamasa da saldırının arkasında Hizbullah’ın olduğunu düşünüyor.
Tel Aviv iç güvenliğe odaklanırken, etrafındaki gelişmelerden ve sonuçlarından oldukça rahatsız. Çin’in arabuluculuğunda yeniden başlayan Suudi Arabistan-İran diplomatik ilişkileri çerçevesinde iki ülke Dışişleri Bakanları yakında bir araya gelecek. Faysal Bin Ferhan ile Amir Abdullahiyan arasındaki olası görüşmenin sonuçları İsrail’i ne ölçüde etkileyecek? Öte yandan Nisan ayı başında gerçekleşmesi planlanan Rusya, İran, Suriye ve Türkiye dışişleri bakan yardımcılarının görüşmesi de Tel Aviv’in radarında olacak. Bir diğer konu da İsrail’in İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı istediği KC-46 hava yakıt ikmal uçağına olan ihtiyacıdır. ABD bu uçağın 2020 yılında satışına onay verdi. Normal şartlar altında İsrail’in bu stratejik uçağa 2025’ten önce sahip olması planlanmıyor. Ancak Tel Aviv yönetimi uzun süredir teslimatın hızlandırılmasını talep ediyor. Son sokak olaylarının getirdiği durum, ABD’nin teslimatı geciktirme riskini taşıyor. Emekli Tümgeneral ve İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi eski Başkanı Giora Eiland, “ABD yönetimi, İsrail’in Boeing KC-46A gibi bazı önemli taleplerini erken teslim etmesine yardımcı olmayabilir” diyerek bu duruma dikkat çekti.
ekonomik boyut
Olayların güvenlik boyutunun yanı sıra elbette ekonomik boyutu da var. İsrail Merkez Bankası Başkanı, söz konusu reformun geçirilmesinin ülke ekonomisine büyük zarar vereceğini hükümete bildirdi. Üstelik İsrail’in önde gelen medya kuruluşlarından biri olan Haaretz’e göre, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve önde gelen uluslararası bankalar gibi yüzlerce ekonomist uyarılarda bulundu.
Özet; Her yıl Ramazan ayında çeşitli bahanelerle Mescid-i Aksa’yı basıp Gazze, Batı Şeria ve Ramallah’a saldıran İsrail, bu Ramazan’da her geçen gün büyüyen iç meseleleriyle uğraşıyor. Bu düzensizlik ortamı gelecekte bir iç savaşa dönüşme potansiyeline de sahiptir. Koalisyon hükümeti yakında düşerse, İsrail dört yılda altıncı kez erken seçime gidebilir. Böyle bir durumda kamuoyu yoklamalarına göre muhalefet bloğu yeniden iktidara gelebilir. Her halükarda sonuç ne olursa olsun İsrail için yakın dönem pek parlak görünmüyor.
Not: İlahiyat konulu yazı Faruk Önalan’a ait olup Açık Görüş’ten alınmıştır.